20 Şubat 2008 Çarşamba

aksiyon filmlerini vazgeçilmez isimleri 1

Show Tv nin arka fonun siyah simsiyah olduğu dönemleri kimler hatırlar? Haber girerken de, dizi oynatırken de aynı show tv yazısının 'o'su s,h ve w harflerinden ayrılaraktan siyah, kırmızı, yeşil, mavi gibi renklere bürünerek bize az sonra nelere maruz kalacağımızı bildirirdi. Doksanlı yılların ikinci yarısı ve amerika sinema endüstrisi (Hollywood demiyorum) o zamana kadar kendini Vietnam'da ne kadar da haklı olduğunu ardı ardına kendine kanıtladıktan sonra sıranın memleketimize geldiğini düşünür. Türk insanının Michael Dudikoff, Don the Dragon Wilson gibi isimlerle de tanışması bu döneme takabül eder. 'Kaplanın pençesi', bilimum ölüm suikas ya da ateş çemberi kıvamındaki isimlerle içli dışlı olduğumuz zamanlardır bu zamanlar. Yadırgamayız izleriz. Her atılan el bombası akabinde 2 ya da 3 kişinin havada perendesine neden olur. Kahramanımız tarafından sıkılan her kurşun bir varil patlaması olarak seyirciye geri döner.
Örnekleri çoğaltmak mümkün fakat konu başlığının aksiyon filmlerinivazgeçilmezisimleri olması da bu satırların yazarına bir oto-çekidüzen refleksi kazandırır. Taaaa en başlardan belirtmek gerekir ki; Steven Seagal, Wesley Snipes, Jean Claude Van Damme gibisinden isimler bu türle organik ve mekanik ilişkiler içinde olmalarına rağmen tam de bu kategori içine katılamazlar. Yukarıda geçen isimleri için aksiyon yıldızı tarifi daha uygun olacaklardır diye düşünüyorum. Bruce Willis, Mel Gibson gibileri de bu sınıfa dahil edilebilir. Dolph Lundgren (Ivan Drago), Marc Dacascos gibi simalardır bu makalenin konusu.
Peki nedir bu insanların olayı? Ne yerler? Ne içerler? Bu kaslar, bu damarlar nereden gelmektedir? Bu soruların cevapları bu şahsiyetlerin filmlerinde bize ifşa ettikleri yaşam tarzlarından anlamamak namümkündür. Sabahları erken kalkan bu arkadaşlarımız gerek it gerek iguana gibi hayvanlarla plajda sporlarını yaptıktan sonra çiğ yumurtalarını iştahla mideye indirirler ve aksiyon için dakika saymaya başlarlar. Her an azılı bir haydut kovalamaya, üzerlerine gelen bir kurşundan kaçmaya ya da amirinin masasının üzerine yıldızını ve silahını bırakmaya her an hazırdırlar. Taviz vermeyecekleri bir çizgileri vardır. Entellüktüellerimiz tarafından yanlış anlaşılan bu insanların ortak noktaları sanıldığının aksine milliyetçilikleri değil aksiyona karşı olan vazgeçilmez aşklarıdır. Bazen her şeyden elini eteğini çekerler kimi zaman da texasta bir çiftlikte sakin bir hayat sürmeyi seçerler. Hatta zaman zaman karşımıza budist olarak bile çıkabilirler lakin bu durum onların sonraki 2 saati katliam yaparak geçirmesine bir engel teşkil etmez ev ile işlerini ayrırlar kadınları sonuna kadar korur hatta mümkünse onlarla filmin ilk bir saatinden sonra sevişirler neden ama burada bahsedilmesi gereken konu filmin esas bayan oyuncusunun filme ne şekilde girdiğidir. Eğere aksiyon sırasında tanışılmıssa film yukarıda da belirtildiği gibi ilk bir saatin sonunda olur. Yok varsa bi geçimişleri muhtemelen ilk bi saatten öence ama araları bozuksa eğer aralarını yapara öyle sevişirler bu da yine bir saati bulur tabii. Bayan oyuncu olarak ağırlıklı sarışın büyük göğüslülerden homos titus(hooters) kullanılır. Slow motion ve yakın çekim çok yaygındır. Orgazmlar çok yalandır (nerede o eski orgazmlar??).
Kahramanlarımızın vücut yapıları özellikle yapay bi şekilde kaslıdır artı bol damarlıdır. Baklavalardan geçilmez ama şişman kötü adamlar karşısında yine de etkisiz kalabilirler. Dayak yeme oranları kişiden kişiye değişir. Örnek vermek gerekirse; Steven Seagal gerekmedikçe burnunu kanatmazken Bruce Willis ağzını burnunu neredeyse her filmde sonuna kadar kırıdır. İşte bu iki 'aksiyon filmlerinin vazgeçilmez elemanları olmayan' insan da uçları temsil eder. Çünkü aksiyon filmlerini vazgeçilmezleri tadında dayak yer, tadında kan döker.
PS: Devamı gelecek...
PS: Yazım yanlışları ve noktalama hatalarım affola(kafam güzel)... Post-modern yazar muammelesi görmek isterim o yüzden hataları olmayan triballiğime verin